15 Haziran 2010 Salı

Periyodik Tablo "Sadece Bir Teori"

Periyoduk tablo Yaratılışçı bilim eleştirmenlerinin yöntemleriyle yorumlansaydı ne olurdu? Muhtemelen şöyle bir şey:



Periyodik Tablo
- Dimitri Mendeleyev (İkieşli bir Rus)
-1902: bütün bir sütun eklediler
-1914: Tabloyu atom ağırlığı yerine atom sayısına göre yeniden düzenlediler
-1940'lar: iki satır eklediler.
-1923'ten beri 26 element eklediler, bu ne zaman duracak!
-Bazı bilim adamları helyum ve hidrojenin yerlerinin farklı olması gerektiğini düşünüyor.
UYARI: Periyodik tablo sadece bir teori. Teori sürekli değişiyor. Teori tartışmalı. Çocuklara alternatif teorileri de öğretin! (aşağıya bakınız)


Alternatif Teori
Toprak/Ateş/Hava/Su
Hakikat Değişmez!

Yaratılışçıların çok sevdiği bir yöntem: alıntı sahtekarlığı

Asparagas gazeteciliği örneklendirmek için şöyle bir fıkra anlatılır:

Papa ilk kez New York'a gelir. Kendisine bir gazeteci tarafından sorulan ilk soru şu olur: "New York'un her yerinde genelevler olması konusunda ne düşünüyorsunuz?" Papa hayretle cevap verir; "New York'ta genelev mi var?" Ertesi gün gazetenin manşeti şöyledir: "Papa'nın ilk sorusu: New York'ta genelev var mı?" Bu aynı zamanda alıntı sahtekarlığının da tipik bir örneğidir.

Çarpıtarak ya da bağlamından kopartarak sahte alıntı yapma sanatı için, İngilizce'de "misquotation" terimi kullanılmaktadır. Bu yöntem gerek Hıristiyan gerek Müslüman yaratılışçı yazarların alet kutularındaki favori yöntemlerin başında gelmektedir. O kadar sihirli bir yöntemdir ki bu, onunla Darwin'e bile evrimin varolmadığını "itiraf" ettirebilirsiniz.

Darwin'den bağlamından kopartılmış alıntı yapma yaratılışçılar tarafından başlı başına bir endüstri haline getirilmiştir. Yapması çok basittir, belli bir düşüncenin açıklandığı bütün bir paragrafın sadece ilk cümlesini ya da bir parçasını alırsınız ve bunu yazarın bütün düşüncesi olarak gösterirsiniz. Darwin'den yaratılışçılar tarafından yapılan bu tür bir alıntının tipik örneği şudur. İlk cümleyi alırlar:
"Gözün, farklı uzaklıklara odaklanmayı ayarlamak için, farklı miktarlarda ışık demetlerini içine almak, ve küresel ve kromatik sapmayı düzeltmek için kullandığı bütün o taklit edilemez düzenekleriyle, doğal seleksiyon yoluyla ortaya çıkmış olabileceğini söylemek, itiraf ediyorum ki, en yüksek dereceden saçmalık gibi gelir insana."
Ve hemen yorumu yapıştırırlar; bakın, Darwin bile, evet o bile, herşeyin evrimle açıklanabileceğini iddia ettiği halde, gözün karmaşık yapısını doğal seleksiyonla açıklamak zorunda, kaldığında teorisinin iflas ettiğini "itiraf etmiştir"! İşte alıntı, işte sayfası! Ama çoğu kişi açıp bu alıntının bağlamına bakmaz ve sahtekarın da tek güvencesi insanların bu bilgisizliği ya da üşengençliğidir. Üşenmeyip sözü edilen eseri açıp bakarsak şunu görürüz ki, bu ilk cümle sadece kendisini izleyen mükemmel bir açıklamaya retorik bir girişten ibarettir. Bütün olarak alındığında açıklama aslında şöyledir:
"Gözün, farklı uzaklıklara odaklanmayı ayarlamak için, farklı miktarlarda ışık demetlerini içine almak, ve küresel ve kromatik sapmayı düzeltmek için kullandığı bütün o taklit edilemez düzenekleriyle, doğal seleksiyon yoluyla ortaya çıkmış olabileceğini söylemek, itiraf ediyorum ki, en yüksek dereceden saçmalık gibi gelir insana. güneşin sabit olduğu ve dünyanın de onun etrafında döndüğü ilk dile getirildiğinde, insanlığın sağduyusu bunun yanlış olduğunu ilan etmişti. ama eski vox populi, vox dei [halkın sesi, hakkın sesi] sözü, bütün felsefecilerin de bildiği gibi, bilim açısından güvenilmezdir. akıl bana diyor ki, basit ve mükemmelikten uzak bir gözün çok sayıda derecelerle karmaşık ve mükemmel bir göze dönüşümü pekala gösterilebilir ve gerçekten olmuş olan da şüphesiz budur; eğer ayrıca, göz daima çeşitlilik gösteriyorsa ve bu çeşitlilik de katılımla aktarılabiliyorsa, ve gerçekte olmuş olan da öyle anlaşılıyor ki kesinlikle budur; ve bu çeşitlenmeler herhangi bir hayvana değişen koşullar altında yararlı olabiliyorsa, mükemmel ve karmaşık bir gözün doğal seleksiyon yoluyla oluşabileceğine inanmanın güçlüğü, hayalgücümüze ne kadar inanılmaz gelirse gelsin, teoriye karşı yıkıcı bir karşısav olarak görülemez."
Charles Darwin, Türlerin Kökeni, 6. Baskı [1]
Paragrafın giriş bölümünü alarak, bu girişte ortaya atılan sorunun açıklandığı devamını almamanın ve buna dayanarak Darwin'in göz karşısında havlu attığını iddia etmenin, Kur'an'da Allah'ın varolmadığını söylendiğini ve Kur'an'ın ateizmin doğruluğunu itiraf ettiğini iddia etmekten pek farkı yoktur.

Gerçekten de Kur'an şöyle der: "La ilahe" yani "Tanrı (ilah) yoktur". Ama hemen ekler "illallah" yani "Allah'tan başka". Eğer bir yaratılışçı yukardaki gözle ilgili alıntı yapma şeklini meşru bir yöntem olarak görüyorsa, Kur'an'ın ateizmi savunduğunun meşru olarak iddia edibeleceğini ve bunun bir sahtekarlık olmadığını da kabul etmek zorundadır.

Batıda büyük parasal kaynaklara sahip olan yaratılışçı kuruluşlar tarafından bu türden çarpıtılmış yada bağlamından kopartılmış alıntılardan oluşan çok sayıda özel alıntı kitapları ("quotebook") yayınlanmaktadır. Bunlar yaratılışçı demagoglar için hazır cephanelik işlevi görmektedir. Bizdeki malum yaratılışçı yayınlardaki süslü alıntıların %90 ila 95'i de doğrudan bu kitaplardan tercüme edilmektedir.

Bizimkilere Bakalım...

Yukarda örnek verdiğimiz tipik yaratılışçı çarpıtmaya Türkiye'deki yaratılışçılar da sıkça başvurmaktadır. Örneğin Bilim ve Araştırma Vakfı'nın sitesindeki "Göz ve Darwin" başlıklı yazıda şöyle deniliyor:
"... Nitekim Darwin bile gözdeki tasarım karşısında çaresiz kalmıştır. Arkadaşı Asa Gray'e yazdığı 3 Nisan 1860 tarihli mektupta "gözü düşünmek çoğu zaman beni teorimden soğuttu" dediği bilinen bir gerçektir.[Norman Macbeth, Darwin Retried: An Appeal to Reason. Boston, Gambit, 1971. s. 101)]

Dahası Darwin, "Türlerin Kökeni" adlı kitabının "Problems" (Problemler) bölümü içinde, şu itirafı da kelime kelime yazmıştır:

"Farklı mesafelerdeki cisimleri benzersiz bir mükemmellikte odaklayan, farklı oranlardaki ışığa göre kendisini uyarlayan göz gibi bir organın doğal seleksiyona dayalı rastlantılarla ortaya çıktığını öne sürmek, itiraf ediyorum ki, olabilecek en yüksek düzeyde saçmalamaktır.[Charles Darwin, The Origin of Species, First Edition Reprint. New York, Avenel Books, 1979. s. 217]"

Gördüğünüz gibi, Darwin'in Türlerin Kökeni kitabındaki gözle ilgili açıklamasının yalnızca girişi verilerek Darwin'in bile gözü açıklayamadığını itiraf ettiği yalanı ileri sürülmektedir. "Nasıl olsa kimse açıp bakmaz, zaten Türkiye'de kaç kişinin kütüphanesinde Türlerin Kökeni var ki", diye düşünüyor olmalı yaratılışcılarımız. Ne yazık ki, pek de haksız sayılmazlar.

Darwin'in, arkadaşı ünlü biyolog Asa Gray'e 3 Nisan 1860 tarihli mektubundan yapılan alıntı ise yine (evet yine!) tipik bir alıntı sahtekarlığı örneğinden başka bir şey değil. Burada alıntıyı amaca uygun hale getirmek için iki teknik bir arada kullanıyor: biraz fazla "serbest" bir çeviri ve eksik alıntılama. Görelim; alıntının orijinali şöyledir:

"...I remember well the time when the thought of the eye made me cold all over, but I have got over this stage of the complaint, and now small trifling particulars of structure often make me feel uncomfortable. The sight of a feather in a peacock's tail, whenever I gaze at it, makes me sick!" (Darwin to Asa Gray Apr. 3, 1860)

"... gözün düşüncesinin bana soğuk terler döktürdüğü zamanları çok iyi hatırlıyorum, ama bu sıkıntılı aşamanın üstesinden geldim, ve şimdi ise yapıdaki önemsiz küçük parçacıklar sıkça beni rahatsız ediyor. Bir tavuşkuşunun kuyruğundaki tüylerin görünüşüne na zaman gözümü dikip baksam, beni hasta ediyor!" (Darwin'den Asa Gray'e, 3 Nisan 1860 tarihli mektup)

Görüldüğü gibi Darwin, gözü düşünmek beni teorimden soğuttu demiyor, bana bir dönem soğuk terler döktürdü ya da beni korkuttu ("made me cold all over") ama bu aşamayı aştım diyor. Bu aşamayı geride bıraktıktan sonra, Darwin'i artık göz gibi ayrıntılı işlevsel organlar değil başka bir konu, daha önemsiz, süs işlevi gören özelliklerin evrimsel olarak açıklanması uğraştırmaya başlıyor. Bilindiği gibi Darwin sonraki yıllarda bu konunun da mükemmel bir açıklamasını, 1871 yılında birinci baskısı yapılan ünlü İnsanın Türeyişi, ve Cinsiyetle Bağlantılı Seleksiyon kitabında açıkladığı Cinsel Seleksiyon teorisiyle verecektir.

Bu tür yöntemlere başvuran bir akım hakkında, biyoloji ya da doğa tarihiyle ilgili çok sınırlı bilgiye sahip olan bir insan bile, şu soruyu sorarak çok kesin bir hükme varabilir: İnsan savunduğu şeyin doğru olduğuna gerçekten inanıyorsa neden sahtekarlığa başvursun?

(Ayrıntılı bilgi için bkz. http://www.talkorigins.org/faqs/quotes)

...............
[1] Buraya kadarki bilgiler için şu adreste bulunan "Darwin'den nasıl sahte alıntı yapılır" başlıklı yazıdan yararlanılmıştır: http://www.aquaticape.org/darwin.html]

10 Haziran 2010 Perşembe

Uzaylılar da Türk çıktı!?

İlk kez Hürriyet webtv sitesinde 8 Haziran 2010 tarihinde yer alan ve sözde "İspanya Gizli Servisinin Şok Raporuna" dayanılarak verilen bir "habere" göre "uzaylılar" Türkçe'ye benzer bir dil kullanıyorlarmış! Bu haber bütün belli başlı tv kanallarının haber bültenlerinde ve bazı gazetelerde de yayınlandı.

Haberin videosunu şurada izleyebilirsiniz:

http://webtv.hurriyet.com.tr/category.aspx?cid=2&vid=7106&bid=1&hid=14957154

Akşam gazetesinin sitesindeki haber metni ise şöyle:
"Uzaylılar Türkçe konuşuyor

İspanyol Gizli Servisi'nin hazırladığı çok gizli bir raporda, inanılmaz bir iddia ortaya atıldı. İddiaya göre Dünya'ya 4.3 ışık yılı uzaklıkta bulunan bir yıldız sisteminde yaşayan uzaylıların konuştuğu dil Türkçe'ye çok benziyor.

İspanya Gizli Servisi (Centro Nacional de Inteligencia)'nin 2003 yılında hazırladığı bir rapor, uzaylılar hakkında inanılmaz bilgiler ortaya koydu. Rapora göre, Alpha Centauri yıldız sisteminde yaşayan uzaylıların konuştuğu dil Türkçe'ye çok benziyor. Raporda, dünyayı ziyaret eden uzaylılardan bazılarının insana çok yakın özellikler taşıdıkları belirtiliyor. Ziyaretçilerin ileri teknolojiye sahip olduğunun vurgulandığı raporda, uzaylıların telaffuzu Türkçe'ye çok benzeyen bir dil kullandıkları kaydediliyor. Ayrıca, Dünya'ya 4.3 ışık yılı uzaklıkta bulunan sistemde yaşayan varlıkların, yakınında bulunan gezegenleri kolonileştirdiği iddia ediliyor."
http://www.aksam.com.tr/2010/06/09/haber/yasam/5453/uzaylilar_turkce_konusuyor.html
Birazcık araştırmayla bu haberin baştan aşağı asparagas olduğunu kolayca açığa çıkarabiliriz.

Öncelikle insan şunu soruyor, 2003 yılında hazırlandığı iddia edilen bu rapor yeni mi ortaya çıkmış? Cevap: Hayır, biraz araştırmayla bu habere konu olan sözde raporun internette uzun süredir bulunduğunu görüyoruz. Örneğin sözde raporun 11 Haziran 2007 tarihli Fransızca çevirisini iki sitede bulabilmek mümkün. Burada sözde raporun sözde orijinalinin resimlerini de bulabiliyoruz.

1 - http://www.ovni007.com/id164.html
2 - http://www.divulgation-extraterrestre.org/document-top-secret-de-la-c.html

Bunlar aslında aynı oluşuma ait siteler ve içerikleri de aynı. İkinci site daha güncel.

Şurada da metnin bir bölümünün İngilizce çevirisini bulabilirsiniz, bu da 2009 Aralık'ında yayınlanmış:

http://projectavalon.net/forum/showthread.php?t=18677

Anlaşılan sözkonusu "şok rapor" pek ciddiye alınmamış olacak ki bunun dışında fazla yayılmamış.

Haberdeki iddiaya göre İspanyol gizli servisi bu bilgilere CIA raporlarını ele geçirerek ulaşmış. Böylesine ilginç bir bilginin (raporun esas konusu uzaylıların Türkçeye benzeyen bir dil konuşması değil, güneş sistemine en yakın yıldız sisteminde hayat olması ve bu uzaylıların ABD yetkilileriyle görüşmeler yapmalarıdır) İspanyol gizli servisi tarafından CIA'den çalınması ve birileri tarafından ele geçirilip yayınlanması olayının, Türk basınından önce ABD ya da İspanyol basınında yankı bulması beklenmez miydi? Ama maalesef bırakalım ciddi yayın organlarını, en sulu kaynaklarda bile böyle bir habere rastlamak mümkün değil. Bu rapora yer veren bir iki "ufoloji" sitesinde bile gerçekliği şüpheyle karşılanmış.

Raporun "Elde Bulunan Bilgiler" başlıklı 3. bölümünün "Menşe ve Karakteristik Özellikler" şeklinde çevirebileceğimiz başlığında gerçekten de temas edilen iki uzaylı ırktan birinin "telaffuz olarak Türkçe'ye benzer bir dilde konuştukları" ("Hablan una lengua _______ parecida al turco en su pronunciación.") söyleniyor.

Aynı bölümün hemen başında ise şu bilgiler yer alıyor:
"İki dünya dışı ırkın menşeleri Dünya'ya yaklaşık 4.3 ışık yılı mesafedeki Alfa Centauri A gezegen sistemindeki, bizim Güneşimize çok benzeyen bir yıldızdır. Bunların bize 11.5 ışık yılı mesafedeki Tau Ceti'de de bir kolonileri bulunduğunu biliyoruz." ["Las dos razas extraterrestres tienen sus orígenes en el sistema planetario de Alfa Centauro A, a casi 4,3 años luz, y que es una estrella muy similar a nuestro sol, se les conoce una colonia en Tau Ceti 11,5 años luz."]
Sadece bu iki cümledeki gülünç amatörlük örneklerini görelim:

- Öncelikle Alfa Centauri A bir "gezegen sistemi" değildir. Alfa Centauri A ve Alfa Centauri B, Alfa Centauri ikili yıldız sistemini oluşturan iki yıldızının adıdır. Yani Alfa Centauri A bir sistem değil, tek bir yıldızın adıdır. Proxima Centauri'nin ise Alfa Centauri sisteminin üçüncü yıldızı olabileceği düşünülmektedir.

Alfa Centauri sisteminin üyelerinin Güneşle göreceli büyüklüklerini gösteren bir diyagram

- Alfa Centauri sistemi Dünya'ya "yaklaşık" (fransızca çeviride "presque", ispanyolca metinde "a casi" deniyor) 4,3 ışık yılı mesafede değil, 4,3 ışık yılından biraz daha fazla ( 4,34 ± 0,03 Iy) uzaklıktaki bir yıldız sistemidir. Bu arada şunu da belirtelim ki Güneş sisteminin dışındaki gök cisimlerinin mesafeleri genellikle Dünya'ya göre değil Güneş'e göre verilir, bu da raporu hazırlayanların amatörlüğünü gösteren başka bir noktadır.

- Fakat sözde raporda uzaylı iki ırkın menşei olarak sözkonusu edilen yer, iki yıldızlı bir sistem olarak kabul edilen Alfa Centauri'nin olası üçüncü yıldızı ve bizim Güneş'imize en yakın yıldız olan Proxima Centauri'dir. Proxima Centauri'nin Güneş'e (ve Dünya'ya) uzaklığı ise 4.3 ışık yılı değil 4.22 ışık yılı kadardır. Yahu o kadarcık farktan ne olacak diyebilirsiniz ama sözkonusu olan ışık yılı (1 ışık yılı 9,460.530 x 10¹² km'dir) olunca küsurat bile çok önemli olmaktadır. Dolayısıyla hiçbir ciddi raporda Proxima Centauri'nin Dünya'ya mesafesi 4.3 ışık yılı olarak verilmez. Ayrıca aktif bir kızıl cüce yıldızı olduğu için Proxima Centauri'de insan benzeri bir varlığın yaşaması mümkün değildir, zira ısısı ortalama 3,401 Kelvin kadardır yani 2,768 derece.

- Sözde raporda Tau Ceti yıldızının ise bize 11, 5 ışık yılı mesafede olduğu söyleniyor. Bu da doğru değil. Tau Ceti'nin bize uzaklığı 11,9 ışık yılı kadardır, bu da onun Güneş Sistemine (astronomik ölçülerle) görece yakın bir yıldız olduğu anlamına gelmektedir. Tau Ceti aslında Güneşten daha az sıcak ve daha az aktif Güneş benzeri bir yıldızdır, bu yüzden gerek bilimsel gerekse de bilimkurgusal akıllı varlık arayışlarına sıkça konu olmuştur ancak şimdiye kadar yapılan bilimsel araştırmalarda Tau Ceti yörüngesinde henüz bir gezegen varlığı bile saptanamamıştır.

CIA bu raporu -her nedense- anılan yıldızlar ve yıldız sistemleri hakkında herhagi bir ansiklopediden ya da internette biraz gezinerek elde edilebilecek en temel bilgilerden bile yoksun olan birilerine hazırlatmış olmalı!

Bu sözde raporu piyasa süren (ovni007.com ve divulgation-extraterrestre.org sitelerinin sahibi olan) grubun uzaylılarla ilgili başka "ilginç" iddiaları da var. Yayınlarına göz attığımızda görüyoruz ki bu egzantrik grup uzaylılara inananların çoğunun aksine onların dünyaya barış getirmeyi düşünen iyiliksever varlıklar olduğuna inanmıyor. Tam tersine gruba göre uzaylılar şu anda dünyayı gizliden gizliye işgal ediyorlar ve "insanları, hayvanları ve doğal kaynaklarımızı" sömürüyorlar. Grup hükümetleri bu konuda ellerinde olduğuna inandığı çok sayıda gizli belgeyi açıklamaya ve insanları da devam eden uzaylı işgaline karşı örgütlenerek derhal direnişe geçmeye çağırıyor!

Sözde raporun diğer bölümlerinde grubun bu iddialarına destekleyecek tarzda temas kurulan iki ırktan birinin saldırgan olduğu ve çok güçlü silahlara sahip olduğuna ilişkin detaylara yer veriliyor. Dilinin telaffuzu Türkçe'ye benzediği söylenen de bu saldırgan ırk oluyor. Necip Türk basınımız dünyada hiçbir ciddi yayın organının ciddiye alıp yayınlamadığı bu sözde raporu haberleştirmiş ama bu noktayı aktarmayı tercih etmiş. "Türklüğe hakaret"ten 301'lik bir duruma yol açacağını düşünmüş olmalılar.

Kim bilir, bu saldırgan ırk dünyayı ele geçirirken bize "telaffuz yakınlığından" belki biraz iltimas geçer de yırtarız! Ne dersiniz?